Oyuncu Seçiminden Seyirciyle Buluşmaya Kapsayıcı Bir Yol Haritası
- yüzyıl bize acı bir gerçeği hatırlatıyor: eşitlik yalnızca ahlaki bir tercih değil, hayatta kalma stratejisi.
Teknoloji, ekoloji ve siyaset alanlarında yükselen krizler, sanatı da doğrudan etkiliyor. Yapay zekâ geçmişin önyargılarını geleceğin algoritmalarına kodlarken; biyomühendislik, yaşamı dönüştürme potansiyelinin yanı sıra eşitsizliği genetik düzeyde sabitleme riski taşıyor; ekolojik çöküş ise kırılgan toplulukların yükünü ağırlaştırıyor.
Bu koşullarda sanat kurumlarının görevi yalnızca estetik üretim değil. Tiyatro, hem sahnede hem de perde arkasında eşitlik, çeşitlilik ve kapsayıcılığın nasıl yaşanabileceğini birlikte kurabileceğimiz bir alan.
Eşitlik, çeşitlilik ve kapsayıcılık artık tiyatronun lüksü değil; varlığını sürdürebilmesinin temel koşulu.
I. Oyuncu Seçme Sürecinde Eşitlik
Açık ve Şeffaf Seçmeler
Oyuncu seçme süreçleri kapalı çevrelerde döndüğünde, daha en baştan birçok kişi dışarıda kalır. İlanların kamuya açık paylaşılması, başvuruların erişilebilir platformlarda toplanması, sürecin ortaklaşa güvenini artırır.
Temsilin Çoğulluğu
Tiyatro toplumun aynasıysa, o aynada yalnızca tek bir kesim görünmemeli. Farklı kimliklerden, geçmişlerden ve yaşam deneyimlerinden oyuncuların eşit fırsatlarla sahneye çıkabilmesi kolektif anlatıyı zenginleştirir.
Ön Yargıların Farkına Varma
“Karizmatik erkek oyuncu” ya da “genç kadın rolü” gibi kalıplar, farkında olmadan eşitsizlikleri yeniden üretir. Royal Court Theatre’ın uyguladığı tarafsız seçme yöntemleri (adayların yaş, cinsiyet, medeni durum gibi bilgilerinin gizlenip yalnızca performansın değerlendirilmesi) bu önyargıların etkisini azaltan güçlü bir örnek.
Çoğulcu Komisyonlar
Seçmelerin yalnızca tek bir bakış açısıyla yürütülmesi çoğu zaman çeşitliliği sınırlar. Farklı yaşlardan, kimliklerden ve deneyimlerden gelen kişilerin yer aldığı komisyonlar, sürece çok seslilik ve daha dengeli kararlar kazandırır.
Objektif Değerlendirme Kriterleri
Çoğulculuğun yanında, hangi ölçütlerin esas alınacağı da baştan paylaşılmalı. Adayların yalnızca fiziksel görünümleri ya da kişisel bağlantıları üzerinden değil; metin yorumlama gücü, sahnedeki yaratıcılığı, ekip çalışmasına katkısı ve prova disiplinine uyumu gibi somut kriterler üzerinden değerlendirilmesi güven yaratır. Bu yaklaşım, seçmeleri yalnızca bir eleme alanı olmaktan çıkarıp, birlikte öğrenilen bir deneyime dönüştürür.
II. Prova Sürecinde Rıza Kültürü ve Güvenli Alanlar
Rıza Kültürü
Provalarda temas, şiddet ya da cinsellik içeren sahneler çalışılırken oyuncuların sınırları mutlak olarak gözetilmelidir. Royal Court’un uygulamaya başladığı protokoller bu konuda yol açıcı oldu:
- Oyuncuların bedenleri üzerindeki hakları tanınıyor.
- Temas sahneleri yalnızca açık rıza ile planlanıyor.
- Bir “yakınlık koordinatörü” eşliğinde sahneler adım adım çalışılıyor.
Türkiye’de de bu yaklaşım “profesyonellik” adı altında görmezden gelinen sınırları dönüştürmek için güçlü bir örnek olabilir.
Hiyerarşiyi Yeniden Düşünmek
Klasik tiyatro yapısında yönetmen çoğu zaman mutlak otorite olarak görülür. Oysa kapsayıcı bir prova, fikirlerin yalnızca yukarıdan aşağıya değil, ortaklaşa geliştiği bir alandır. Yönetmen de bu kolektifin bir parçasıdır.
Psikolojik Güvenlik
Provalar, oyuncuların hata yapmaktan korkmadığı, risk alabildiği, kendini ifade edebildiği alanlar olduğunda verimli olur. Eleştiriler kişiliğe değil, performansa yöneldiğinde ve yanlışlar öğrenme fırsatı olarak görüldüğünde yaratıcı süreç zenginleşir.
III. Şiddet, Taciz ve Mobbing Önlemleri
Şiddet ve Taciz
Şiddet ve taciz, yalnızca bireysel değil, yapısal bir mesele olarak ele alınmalı. Cinsel taciz ve şiddete sıfır tolerans ilkesi yazılı politika haline getirilmeli; başvuru yolları herkes için güvenli ve erişilebilir kılınmalı.
Mobbing
“Sanatın gereği” adı altında bağırmak, aşağılamak ya da uzun saatler mola vermeden çalıştırmak üretimi değil korkuyu besler. Açık iletişim, düzenli molalar ve sağlıklı çalışma koşulları mobbingin önünü keser.
Güvenli Başvuru Mekanizmaları
Kurumlarda bağımsız bir etik kurul ya da güvenli alan komisyonu bulunduğunda, herkes yaşadığı sorunu rahatlıkla paylaşabilir. Misillemeye karşı koruma politikası bu sürecin ayrılmaz parçasıdır.
IV. Seyirciyle Buluşmada Kapsayıcılık
Sahnedeki Çeşitlilik
Sahnedeki bedenlerin çeşitliliği, seyircinin kendini tanıma biçimini doğrudan etkiler. Azınlık yazarların metinlerine repertuarda yer açmak, farklı kimliklerden oyuncuların görünürlüğünü artırmak sahnenin dönüştürücü gücünü yükseltir.
Erişilebilirlik
Mekânların engelli bireyler için düzenlenmesi, işaret dili, altyazı ve sesli betimleme uygulamalarının hayata geçirilmesi kapsayıcılığın olmazsa olmazıdır. Dijital yayınların da herkes için erişilebilir olması süreci tamamlar.
Seyirci Katılımı
Oyun sonrası söyleşiler, atölyeler ve geri bildirim oturumları seyirciyi pasif izleyicilikten çıkarır. Böylece tiyatro yalnızca sahnede değil, seyirciyle birlikte öğrenilen bir alana dönüşür.
V. Kurumların Hazırlaması Gereken Politika Belgeleri
Bir tiyatro kurumunun eşitlik iddiası, ancak yazılı belgelerle güçlenebilir. Hazırlanabilecek temel politikalar şunlardır:
- Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Politikası
- Çeşitlilik ve Kapsayıcılık Politikası
- Cinsel Taciz ve Şiddete Sıfır Tolerans Politikası
- Mobbing ve Psikolojik Şiddete Karşı Politika
- Rıza Kültürü ve Mahremiyet Politikası
- Misillemeye Karşı Politika
- Erişilebilirlik ve Engellilik Politikası
- Şeffaf Seçme ve İşe Alım Politikası
- Çatışma Çözümü ve Arabuluculuk Kılavuzu
Bu belgeler yalnızca hazırlanmakla kalmamalı; düzenli aralıklarla güncellenmeli ve uygulamalar şeffaf raporlarla paylaşılmalı.
Sonuç: Eşitlik Bir Tema Değil, Bir Yaşam Pratiği
Tiyatro yüzyıllardır toplumun vicdanına seslenen bir alan. O vicdanın dili eşitlik, çeşitlilik ve kapsayıcılık olmadığında anlatılan hikâyeler eksik kalır.
Bugün tiyatroların önünde açık bir fırsat var: eşitliği yalnızca sahnede konu etmek değil, sahne arkasında da birlikte yaşatmak. Kapsayıcı seçmeler, güvenli prova süreçleri, şiddet ve mobbingten arınmış çalışma koşulları ve erişilebilir seyirci deneyimleri… Bunlar yalnızca sanatın niteliğini değil, hepimizin ortak geleceğini de şekillendirir.