Doksan yıllık misyonun başlangıcı 1935’te Tepebaşı sahnesinde atılır...

İSTANBUL ŞEHİR TİYATROSUNUN

Ortaçağ metinlerinde “yaşamın ilk evresindeki insan” olarak betimlenen çocuk, bugün pek çok hukuk metninde—ulusal yasalar daha erken reşitlik tanımlamadıkça—on sekiz yaşın altındaki, bedensel ve ruhsal gelişim sürecindeki birey kabul edilir. Tanıma psikanalizden sosyolojiye, antropolojiden eğitim bilimlerine uzanan geniş bir açıdan bakmak, yaklaşımı değiştirir elbette. 

Ama hangi perspektiften bakarsak bakalım, uzlaşabileceğimiz bir gerçek var ki; çocuklukta biçimlenen zihinsel-duygusal zemin, yarının toplum dokusunu belirgin biçimde etkiler.

Belki de, çocuk tiyatrosu bu nedenle yalnız bir “eğlence mecrası” ya da “öğretim alanı” değil; çocuğun kişilik gelişimi ve kültürel yurttaşlığıyla temas eden, yaş evrelerine duyarlı bir sanatsal pratik. Tiyatro, Vygotsky’nin “yakınsal gelişim alanı” yaklaşımını hatırlatır biçimde, çocuğun tek başına deneyimleyemeyeceği durumları, kolektif katılımla denemesine olanak veriyor çünkü. (Vygotsky, 1978). Çağdaş eğitim kuramları da nitekim, kendini ifade, yaratıcılık ve işbirliği becerilerinde drama ve tiyatronun etkisini vurguluyor (Way, 1967; Heathcote, 1984). Ve farklı araştırmalardan edinilmiş bulgular, tiyatroya katılımın empatiyi, sosyal etkileşimi ve problem çözmeyi desteklediğini gösteriyor (Heathcote & Bolton, 1995; Nicholson, 2005). Bu çizgiyi, ASSITEJ’in tiyatroyu çocuk ve gençler için bir kültürel hak olarak konumlandıran yaklaşımıyla örtüştürerek şöyle diyebiliriz belki; çocuk yalnız hedef kitle değil, kültürel bir öznedir aslında. 

Çocukların ‘ayrı bir dünya’ olduğu kabulü gibi, Türkiye’de çocuk tiyatrosu özel ve ödenekli yapılarda teoride ‘ayrı bir uzmanlık’ olarak anılsa da, üniversite düzeyinde bu uzmanlığı besleyecek nitel, sürekli ve bağımsız programlar yoktur. Bireysel çabalar, uluslararası temsilcilikler, kısa süreli atölyeler ve seçmeli dersler dışında elbette. Buna karşın, İBB Şehir Tiyatroları aslında bu alanda mihenk taşı niteliğindedir. Yalnız sahnelediği oyunlarla değil, eğitim ve etkileşim hedefleri ve ücretsiz gösterimleriyle pek çok çocuğun tiyatroya erişimine kapı açmış; farklı disiplinlerden sanatçıların yetişmesine usta-çırak ilişkisiyle hem seyirci hem sahne üzerinden zemin hazırlamıştır.

Doksan yıllık misyonun başlangıcı 1935’te Tepebaşı’nda atılır. Muhsin Ertuğrul’un vizyonu, Cumhuriyet’in kültür politikalarıyla paralel biçimde, geleceğin seyircisini ve tiyatro üreticisini bugünden kazanmayı amaçlar. Onun isteğiyle Darülbedayi oyuncularından Kemal Küçük’ün yazdığı şarkılı-danslı Tiyatro Dersi, rejisör ve suflörden makyaja, dekor kurulumundan sahne düzenine tiyatronun temel kavramlarını çocuklara tanıtan bir yapıdadır. Oyun, izleme kültürüne dair bilgilerin yer aldığı ve çocuklardan seyir deneyimleriyle ilgili geri bildirim ve öneri isteyen Çocuk Tiyatrosu dergisiyle birlikte ücretsiz izlenir. Orkestra dâhil 45 kişilik kadroda Neyyire Neyir ve Emin Beliğ gibi dönemin öne çıkan isimleri yer alır. İlk temsilde yalnızca on beş çocuk vardır; buna rağmen gösterimler düzenli biçimde sürer ve seyirci alışkanlığı adım adım oluşur. 


 

Ardından yine Kemal Küçük’ün Gülmiyen Çocuk’u gelir. Bu dönemde Ferih Egemen’in taşıyıcı oyunculuğu ve enerjisi, çocuk tiyatrosu sahnesini sürekliliği olan bir üretim zeminine dönüştürür; Suna PekuysalGönül ÜlküGazanfer ÖzcanJeyan Mahfi AyralAdile Naşit, Şener Şen gibi usta isimler, çocuk oyunlarının sanatçı kadrosunda tiyatro seyircisiyle buluşur. Ferih Egemen’in çok yönlü katkılarıyla yerli ve yabancı çocuk klasiklerinin uyarlamaları repertuara girer; Cumartesi ve Çarşamba matineleri alışkanlık halini alır. 1960’lardan itibaren sezonda sahnelenen çocuk oyunu sayısı artar; yerleşik bir çocuk seyircisi oluşur. 1984–85’te başlatılan Çocuk Şenliği ile sahneler 23 Nisan haftasında konuk topluluklara, atölyelere ve söyleşilere açılır; amaç, ekonomik nedenlerle tiyatroya ulaşamayan çocuklar için gerçek bir fırsat penceresi yaratmaktır. Muhsin Ertuğrul’un yıllar önce dile getirdiği “İstanbul nüfusunun üçte birini oluşturan 16 yaş altını ihmal etmemek” düşüncesi, 2009’da Kâğıthane’de Küçük Kemal Çocuk Tiyatrosu Sahnesi’nin açılmasıyla mekânsal bir karşılık bulur ve Muhsin Ertuğrul’un hayallerinden biri, Türkiye’de de bir ilk gerçekleşir.

Bugünün dünyasında dijital kültürün hızlandırdığı alışkanlık değişimleri, sosyo-kültürel aşınma tartışmaları ve derinleşen ekonomik eşitsizlik, çocuk tiyatrosunun sorumluluk alanını genişletiyor. Artık çocukları sahneyle tanıştırmak tek başına yeterli görünmüyor; dahası kapsayıcılık, temsiliyet temelli demokrasi anlayışı, mutlak doğruyu onun adına bilen ve dikte etmeyi seçen bir anlayışı antidemokratik olarak tanımlayıp, tüm gruplar adına reddediyor. Bu denklem içinde, ancak çocukları, oyunun biçimine ve içeriğine etki eden aktif katılımcılar olarak düşünmek ve tiyatroyu birlikte üretilecek bir alan olarak kurgulamak zamanı yakalayan bir seçenek şansı veriyor. Kısaca çağdaş çocuk tiyatrosu “onlara bir şey anlatmak”tan çok “onlarla birlikte yeniden düşünmek ve kurmak” yönünde derinleşiyor.

İstanbul Şehir Tiyatroları’nın sunduğu çeşitlilik—farklı sahneler, değişik dramaturjik formatlar, görsel-hareket temelli diller—sağlam bir taban oluşturuyor. Bu taban, çocuğu yalnız izleyen değil, üretime temas eder hâle getirecek açılımlarla zenginleştiğinde, kuruluş yıllarındaki ilerici vizyonun bugün tıkanan kanallarını da yeniden açabilir. Çocuk tiyatrosu yazınında, bugünün çocuğu yerine, yazarın kendi kuşağının çocukluk denklemini esas alan yaklaşımının kırılması; tematik açıdan değil de, çocuğun bizden farklı gündemi açısından güncel, yaş gruplarına göre ayrışan ve yetişkinlerin de zevkle izlediği nitelikli yeni metinlerin desteklenmesi, çocuk seyircinin sürekliliği sağlanmış deneyim aktarımı, bu dönüşüm için bel kemiği niteliğinde. Uygulama alanını “başlangıç basamağı” olmaktan çıkarıp deneyimli yazar, yönetmen, tasarımcı ve oyuncuların yaratıcı alanına taşıyan ve onlar için de farklı bir üretim sürecinin deneyimini açan projeler de bu hattı güçlendirebilecek bir başka ayak elbette.

Çocuk tiyatrosu için, bugünün çocuğu yalnız izleyici /tüketici değil, üretimin aktif belirleyicisi ve yaratım süreçlerinin kapsadığı bir özne. Farklı kurumsal yapılar programlarını çocuk ve genç izleyiciye adarken dramaturji, prova ve seyir geliştirme süreçlerini “çocukla birlikte üretim” fikri etrafında kuruyor. Berlin’de Theater an der Parkaue’nin genç danışma meclisi, yeni metin ve sahnelemeler üzerine düzenli geri bildirim verirken, Melbourne merkezli Polyglot eş-yapım yaklaşımını sahaya yayıp çocukların karar verici olduğu atölye–prova zincirleri oluşturuyor. Stockholm’de Unga Klara ve Belçika’da BRONKS ile KOPERGIETERY kimlik ve kültürel çoğulluk başlıklarını estetik tartışmanın merkezine taşıyor; çok dilli dramaturjiler ve mahalle temelli üretimler geliştiriyor. Erken çocuklukta İtalya’daki La Baracca – Testoni Ragazzi 0–6 yaş için hareket, nesne, ışık ve müzik temelli kısa formları araştırırken, Birleşik Krallık’ta Oily Cart çoklu engelliliğe sahip bebek ve çocuklara dönük duyusal tiyatroda loş seans, sakin gösterim, dokunsal rehber ve sahne ön-tanıma gibi uygulamaları standartlaştırıyor. ABD’de Children’s Theatre Company ile New Victory, oyunu “tek seferlik etkinlik” olmaktan çıkarıp uzun vadeli eğitim hatlarıyla ilişkilendiriyor; okul ortaklıkları, sınıf içi kılavuzlar ve ailelere yönelik izleme-üzerine konuşma araçları sahne kadar önemseniyor. Hollanda’da Theater Artemis deneysel ve interaktif estetikle genç izleyicinin merakını diri tutarken, İskoçya’daki Imaginate festivali uluslararası dolaşımı ve yerel üretimi aynı kürasyon içinde buluşturuyor.

Feyz alalım, taklit edelim kabîlinden değil, tam aksine saha deneyimi açısından deneyimlenmiş yolları ileriye taşımanın sorusuyla listelenmiş bu örneklerden çıkan tablo birkaç uygulanabilir hattı işaret ediyor: yazı-sahne ilişkisinin şeffaflaşması, okuma provası ve ön-izleme buluşmalarında yaş gruplarına göre küçük danışma halkalarıyla metin ve sahne dilinin olgunlaştırılması, erken çocukluğa uygun kısa süreli, yüksek duyusal yoğunluklu, söze daha az bağımlı “mikro-oyun” dizileri ve küçük kara kutu odaların gösterim alanı olarak kullanımı; erişilebilirliğin (sakin seans, hareketli oturma, işaret dili, üst yazılar, dokunsal program notları) dramaturjik kararların parçası olarak ele alınması; fuayenin bekleme süresini katılıma dönüştüren istasyonlarla yeniden düşünülmesi, artık çağdaş pedagoji ilkelerinin benimsenmesi ve yaratım dahil tüm süreçlerde, (tekrar ziyaret oranı, sınıf-sonrası etkinlik katılımı, ebeveyn-çocuk etkileşimi  ve okul geri bildirimleri..) çocukların nabzını tutan ve çocukların yerine değil, çocuklarla birlikte düşünen bir tiyatro anlayışı.

Varsayıma dayalı ve yargı barındıran teorilerden çok etkileşime ve karşılıklı öğrenmeye açık, mutlak doğruyu bizim bilmediğimiz ya da kendi başımıza bilmeye çalışmadığımız, aslında söz ve temsiliyet hakkının asıl sahibini bir özne olarak muhatap aldığımız bir çocuk tiyatrosu anlayışı için, biz yetişkinlere bunu “şimdi”de sağlamanın sorularını cevaplamak düşüyor. Çünkü zamanın ruhu değişse de güncelliğini koruyan bir gerçek var ki: “Çocuklara yalnızca gelecekleri için değil, bugünü yaşama hakları için tiyatro yapılır.” — (ASSITEJ Manifestosu) 

Ve 90. yaşını kutlayan İBB Şehir Tiyatroları çatısı altındaki Çocuk Tiyatrosu, yalnız seyircisi için değil, yaratıcı ve uygulayıcıları için de keşif ve deneyim alanı olabilecek bir anlayışla, bu kentin çocuklarını suç ağlarının değil tiyatro salonlarının öznesi kılacak; ekonomik umutsuzlukların değil hayal kurma cesaretinin etrafında buluşturacak çalışmalara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulan bugünlerde, taşıdığı birikimle önemli bir sorumluluğu omuzluyor.

KAYNAKÇA

  • Ariès, P. (1960). Centuries of Childhood: A Social History of Family Life. New York: Vintage Books.
  • ASSITEJ International (2020). Children and Young People’s Right to Theatre. www.assitej-international.org
  • Baltacıoğlu, İ. H. (2006). Tiyatro. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
  • Heathcote, D. (1984). Collected Writings on Education and Drama. London: Hutchinson.
  • Heathcote, D., & Bolton, G. (1995). Drama for Learning: Dorothy Heathcote’s Mantle of the Expert Approach to Education. Portsmouth: Heinemann.
  • Nicholson, H. (2005). Applied Drama: The Gift of Theatre. London: Palgrave Macmillan.
  • Taşer, H. (1953). Çocuk Tiyatrosu Üzerine. İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları.
  • Vygotsky, L. S. (1978). Mind in Society: The Development of Higher Psychological Processes.Cambridge, MA: Harvard University Press.
  • Way, B. (1967). Development Through Drama. London: Longman.
  • “ÇOCUK TİYATROMUZ” / ERTUĞRUL Muhsin / Türk Tiyatrosu Dergisi / Sayı: 352 / Çocuk Tiyatrosu Eki
  • 1932-1973 FERİH EGEMEN / İBŞT tarafından Ferih Egemen’in jübilesi vesilesiyle hazırlanan kitapçık
  • “ÇOCUK TİYATROSU, Ertuğrul Muhsin Bu Hayırlı İşi de Başardı” / 6 Ekim 1935 tarihli Akşam Gazetesi
  • “ÇOCUK TİYATROSU AÇILDIKTAN SONRA” / HULUSİ, İsmet /29 Ekim 1935 tarihli Son Posta Gazetesi 
  • TÜRK TİYATROSU ANSİKLOPEDİSİ / ÖZÖN, M. Nihat, DÜRDER, Baha / Remzi Kitabevi / İst., 1967.

 

BELGELER:

  • İBBŞT Kütüphanesi
  • SELÇUK YÜKSEL Arşivi
  • İBB Atatürk Kitaplığı 
  •