Beden benim için bir araç. İfade etmek, aramak, sorgulamak, yaratıcılıkta öznelliği keşfetmek ve yaşamı tüketmek için işlevsel bir oyun alanı. Kuralları ve dinamikleri sürekli değişen, çeşitli oyunların bedenleştiği bir yer…
Günümüzde oyuncunun bedeni ile bütünleşmesi, bu ilişkilenmeyi profesyonel meslek yaşantısı boyunca güncelleyebilmesi şüphesiz ki önemli bir ihtiyaç. Bir dans sanatçısı, dans akademisyeni ve koreograf olarak ‘oyuncu bedenin ihtiyaçları ne olabilir, eğitim içeriği nasıl planlanmalı’ diye düşünüyorum. Benim için oyuncunun fiziksel olarak eğitilmesi, rollerinin/durumların fiziksel gerekliliklerini yerine getirmeleri için onları hazırlamak, performans yeteneklerini geliştirmek ve sağlıklı şekilde kinestetik dayanıklılıklarını korumalarını sağlamak anlamına geliyor. Oyuncu bedeninin sorunlarının çeşitliliğini göz önüne bulundurduğumda, fiziksel zindelik, (öz farkındalık, beden farkındalığı, konsantrasyon, esneklik, kuvvet, dayanıklılık, yaratıcılık vb.) kinestetik tutarlılık ve uyumlanma gelişiminin sağlanmasının birincil ihtiyaçlar arasında olduğu kanısındayım. Beden farkındalığını geliştirmenin bir sınırı olmadığını, yaşam boyu dikkate alınması ve özen gösterilmesi gereken bir yaklaşım olduğunun altını çizmek isterim.
Bedeni geliştirmek, hareket kapasitesini arttırmak ancak kinestetik olarak yani ‘yaparak’, somatik deneyimleme ile ‘hayata geçirerek’ olgunlaşıyor. Somatik teorilerle deneyimlenen çalışmaların biliş-hareket ilişkisini sarmal bir şekilde geliştirdiğini biliyoruz. Kişinin hareket dağarcığı ve hafızası zenginleştikçe bilişi zenginleşiyor, biliş zenginleştikçe hareketi duyumsama, koordinasyon ve konsantrasyon gelişiyor.
Oyuncu bedenini yapılandırırken, çeşitli hareketleri, şekilleri taklit etmenin ötesinde, oyuncuyu beden ve ses açısından ‘uyarlanabilen bir araç’ olarak ele almanın öenmini, yapılacak olan çalışmaların içeriğinin de bu yaklaşıma hizmet edebilecek şekilde oluşturulması gerektiğini düşünürüm. Bu yaklaşım oyuncuyu ‘kendisini sürekli yargılamaktan’ uzaklaştırıp, fiziksel koşulu, hareketi, durumu ‘analiz etmeye’ yönlendirebilir. Oyuncunun çeşitli hareketleri şekilsel olarak yapmasını (taklit etmesini) talep etmek yerine, hareketin nasıl yapılması gerektiği hususunda bilgilendirmeyi tercih ederim. Hareketlerin nasıl yapılacağı, bedenin eylem esnasında nasıl korunacağına odaklanmaktan, gerekli somatik bilgiyi uygulamaktan ve hareketin bireyin bedensel özelliklerine göre en uygun hale gelebilmesi-geliştirilebilmesi için gerekli süreyle çalışmaktan yanayım.
Oyuncu bedenlerinin günlük veya dönemsel eğitimlerinde; gelişimsel hareket paternleri, beden-zihin merkezleme, yer çekimiyle uyumlu basınç-akış egzersizleri, koordinasyon, esnetme ve kuvvetlendirme çalışmaları, otantik veya imgelem-kavram-itki veya serbest akış içeren doğaçlama deneyimlerine-yapısal doğaçlama çalışmalarına, hareketi anlamak -analiz etmek ve üretmek için kompozisyonel hareket araştırmalarını kinestetik olarak ve düzenli şekilde deneyimlemeye ihtiyaçları olduğunu görüyorum. Uygulanan hareket ve aksiyon çalışmaların da ‘kinestetik dizilimin’ (alignment) göz önünde bulundurularak ve/veya gerekli bedensel alt yapı oluşturularak yapılması, nefes-ses-hareket örüntüsünün bütüncül olarak ve her zaman çalışma pratiğinin içerisinde yer alması önemlidir.
Somatik bilgi olmadan, çeşitli imgelerin bilginin ana kaynağı olarak kullanılmasının, postür çalışmalarının eksikliği, beden-yer çekimi ve basınç dengesinin kinestetik olarak deneyimlenememesinin oyuncuları negatif şekilde etkilediğine birçok defa tanık oldum.
Bu nedenle sadece eğitmen olarak değil koreograf olarak dahil olduğum tiyatro eseri üretim süreçlerinde, deneyim ve birikimleri ne olursa olsun, hareket tasarımı (koreografi) aşamasına geçmeden önce, oyuncularla temel beden algısı, kinestetik örüntü ve dizilim çalışmayı tercih ediyorum.
Oyuncu bedenini duyumsayabilmelidir. Oyuncunun hayali uyaranlara ve durumlara da tepki verme yeteneğinin fiziksel olarak karşılık bulabilmesi kıymetli bir ihtiyaçtır. Oyuncunun kendi hayal gücünün dürtülerinden veya koreografın yönergeleri çerçevesinde gelen uyaranlara, bedensel tepki verme yeteneği önemlidir. Oyuncunun duyusal farkındalığını artırarak, duyuları için daha güçlü ve çeşitli fiziksel tepki vermeye teşvik ederek, oyuncunun yeniden yaratma yeteneği yaratıcı hareket metotlarıyla açık-aktif tutulabilir. Oyuncu bedeninin gelen taleplere cevap verebilecek durumda tutulmasının hem ihtiyaç hem de mesleki gereklilik olduğu kanısındayım. Oyuncu bedenini ve sesini kendi iç komutlarına yanıt verecek şekilde eğitmek ve sürdürmek için kullandığı bir öz farkındalık sürecinin de içindedir. Oyuncunun fiziksel-zihinsel-psikolojik kaynaklarını kontrol edebilmesi ve bilinçsiz dürtülerin güçlü patlamalarına maruz kalmasını önlemek için gerekli olan becerilerin sağlanması (gevşeme, bırakma, konsantrasyon çalışmaları vb.) zaman içinde fiziksel zindeliğini koruma ve geliştirme ihtiyacı vardır. Birey oyunculuğu boyunca, bir eser çalıştığında, bedensel özelliklerini metnin-eserin talepleri karşısında yeniden uyumlaması beklentisiyle karşılaşıyor.
Karakterin /eserin yapısına göre fiziksel ifadelere, farklı postür kullanımlarına girebilmesi, ‘yeniye ve denemeye’ açık bir bakış açısıyla, kinestetik olarak sağlıklı olması, eserin hazırlık oluşturma ve sunum aşamalarında önemli bir etken, hatta oyuncunun eser için tercih edilme-seçilme nedeni olabiliyor. Bir yandan da oyuncu bedeninin alanla kurduğu ilişkilenmede, beden ve/veya beden bölümlerinin, uzamda nerede (hangi yön-seviye-açı) ve hangi şekilde olduğunu öz farkındalığıyla ‘bilmek’ ve kinestetik hafızasında tutabilmesi değerli bir ihtiyaçtır. Günümüzde yaygın şekilde kullanılan hareket araştırma ve beden entegrasyonu metotlarını (Laban Hareket Analizi - LMA, Beden Zihin Merkezleme BMC, Counter Teknik CT, Rolfing Yapısal Entegrasyon, Gelişimsel Hareket ve Ritim Paternleri vb.) çalışmak ve uygulamak fayda sağlayacaktır. Bu tarz çalışmaları düzeli uygulayabilen oyuncularda fiziksel sorunların azaldığını, beden bütünlüğünün sağlandığını, yanı sıra yaratıcı yaklaşımlarında deneyselliğe açılabildiklerini ve konsantrasyonlarında pozitif gelişim yaşadıklarına şahit oluyorum.
Oyuncuların bütünsel beden algısı, bedeni duyumsama şekli her zaman gelişebilir, değişebilir. ‘Bedeni yeniden inşa etme’ ve ‘hareketteki yaratıcı potansiyelin keşfi’, ‘hareket aracılığıyla bütünselliği farkına varma’ gibi mottolarla dikkatlerinin bedenleriyle sistematik olarak ilişkilenmeye çekilmesi ve böylelikle bedensel dikkat kondisyonunda da geliştirilmesi oyuncu için önemli bir ihtiyaçtır.
Oyuncu fiziksel konsantrasyonunu ne kadar iyi yönetebilirse, o kadar kinestetik farkındalık kazanır. Bu durum oyuncuyu daha yaratıcı bir şekilde çalışmaya ve yorumlamaya yönlendirebilir. Fiziksel ‘konsantrasyon’ geliştirmenin en işlevsel yönteminin somatik çalışmalar olduğunu deneyimliyorum. Oyuncunun bireysel beden farkındalığı sağlandıktan sonra, fiziksel koşullarının sağlıklı ve dengeli olmasının bireylerin meslek yaşantılarında olumlu desteği ve etkisi olduğunu da deneyimliyor, görüyoruz.
İki yıl boyunca yukarıda bahsi geçen çalışma yaklaşımlarını, düzenli olarak uygulama fırsatı bulduğumuz, örnek olabilecek bir çalışmadan bahsetmek isterim. 2010 yılında, Ayşenil Şamlıoğlu’nun davetiyle, Emre Koyuncuoğlu tarafından kurulan İBB Şehir Tiyatroları Çağdaş Gösteri Sanatları Merkezi (ÇGSM) bünyesinde, 2024-2025 yıllarında, profesyonel tiyatro sanatçısının fiziksel ihtiyaçlarına hizmet etmek, beden ve zihin arasındaki etkileşimi güçlendirmek, koordinasyon ve yaratıcılığı zenginleştirmek amacıyla konseptini ve eğitici grubunu oluşturduğum ‘Çağdaş Gösteri Sanatları Atölyeleri’ni, İlkem Ulugün, Hilal Sibel Pekel, Umut Özdaloğlu ile birlikte modüller halinde gerçekleştirdik. Yoğun ilgi gören atölye çalışmalarının sunumunu 24 Şubat’ta Müze Gazhane’de paylaştık.
Atölye içeriklerini hazırlarken ‘mesleki birikimi hangi seviye de olursa olsun, bir oyuncunun hareket dersi kapsamında ne öğrenmeye ihtiyacı vardır, kinestetik potansiyeli nasıl güncellenebilir’ gibi sorulara yanıtlar bulmaya odaklandım. Bedenin hareket kapasitesini geliştirirken, kas/hareket hafızasını olgunlaştırmak ve somatik bilgilerle kinestetik bir farkındalık yaratmayı amaçladım. Bilgiyi bedende düşünmek veya düşündüğünü bedenleştirmek. Bir yandan yer çekimiyle ilişkilenmek, ağırlık-basınç / nefes-ses ilişkilenmesini tüm bedende keşfetmek, tüm bedeni bu yaklaşımlarla sarmalamak önemsediğim hedeflerdi. Hareket aracılığıyla yaratıcılığa açılmaya özen gösterdik.
‘Fiziksel koşulları ve mesleki deneyimleri nasıl olursa olsun’ atölyelere katılan tiyatro sanatçılarının süreç içerisindeki yenilenmelerine ve gelişimlerine tanık olmak çok özel ve ilham vericiydi. Dışarıdan da fark edilir, görünür bedensel gelişme oldu. Çalışmalar devam ettikçe oyuncuların fiziksel idrak ve cevap verme süreleri hızlanmaya, alternatif sunumları çoğalmaya başladı. Çalışmaya katılan oyuncular bedenlerini daha iyi kontrol edebildiklerini, farkındalıklarının ve kinestetik yaratıcılıklarının arttığını, kendilerini fiziksel olarak daha güvende hissettiklerini, hatta herhangi sakatlanma riskine karşı önlem alabildiklerini ifade ettiler. Deneyimlediğimiz süreçte olduğu gibi oyuncu, karakterin bedenini oluştururken edinebileceği fiziksel yıpranma koşullarını, rutin halinde uyguladığı hareket çalışmalarıyla en aza indirgeyebilir, hatta oluşturduğu kinestetik kontrol mekanizmasıyla önleyebilir.
Hareketin bir ‘araştırma’ malzemesi olma yaklaşımı, profesyonel tiyatro sanatçıları kadar tiyatro öğrencilerinin üretimlerine ve eserleri analiz etme yaklaşımlarına da destek veriyor. Ürettiğimiz-izlediğimiz eserleri irdelerken beğendim – beğenmedim, iyi-kötü, güzel-çirkin gibi yargı ifadelerinin ötesinde, üretimleri mekanla olan ilişkileri, beden (hareket-ses kullanımı ve tasarım kaliteleri) zamanlama, efor kullanım çeşitliliği vb. altında irdelemeye özen göstererek ele aldık. Atölyelerde yoğun derece de karşılaştığımız oyuncuları, düşünsel ‘yargılama’ alışkanlıklarından da uzaklaştırmayı tercih ettik.
Bir başka hayati ihtiyaç ise oyuncu bedenin günlük veya üretim/sunum sürecinde çalışma pratiği için gerekli olan çalışma alanı ihtiyacı. Çalışılan alanların yapısal özellikleri son derece etkilidir. Alanın sade olması, doğal ışık, hava alması, aküstiği, zeminin hareket etmeye uygun, beden bölümlerinin hareket esnasında ürettiği basıncı dengeleyebilecek, oyuncunun yerle hemhal olabileceği, kaygan olmayan yeterli genişlikte ve hijyeni sağlanmış bir alan olması gerekmekte.
Bugün çeşitli projelerde bir araya geldiğim oyuncularımızın bedensel egzersizlerini yapabilecekleri sağlıklı çalışma ortamlarına, stüdyolara ciddi anlamda gereksinim duyduklarını biliyorum.
Bir koreograf olarak metni/fikir/itkiyi bedenleştirme arayışı benim için değerli bir üretim itkisi. Oyuncunun oyun içerisinde, nereden nereye ve nasıl ilerleyeceği yani nasıl hareket edeceği- nasıl yürüyüp, oturup, düşeceği veya jestleri nasıl kullanacağını, karakter(lerin) bedenini ve eserin hareket dağarcığını tasarlarken, oyuncunun bu tasarımları bedensel olarak inşa edilebileceği, sindirebileceği, gerekli çalışma zamanını ve koşullarını sağlayacak projelerde çalışmayı önemsiyorum. Bu yaklaşımla çalışmak sadece oyuncu için değil, koreograf olarak benim için de büyük bir ihtiyaç. ‘Bedenleştirme’ çalışmalarını tasarlayabilmek, o fikre ve esere dair hareket kaliteleri üretmek, koreografi yapmak ancak bu koşullarda mümkün olabiliyor.
Günümüzde tiyatro üretim ve sunum yaklaşımı, kanımca hareketten ilhamla ve yeninin arayışıyla oyuncu bedeni ‘görmeyi’ arzuluyor.
Sunum aşamasına geldiğinde oyuncu beden, mümkün olan tüm olasılıkları araştırmış, fiziksel olarak bireysel önerilerini oluşturmuş, yaratıcı bir süreçten geçmiş olması, elzem bir ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Bu süreç tamamlan(a)madığında, oyuncunun performansı için gerekli olan ‘beden ve hareket kalitesini’ inşa etme süreci de tamamlanamıyor. Gerekli kas hafızası yeterince kuvvetlenemediği veya olgunlaşamadığı için eserlerde nitelik açısından, hareketten-devinimden-aksiyondan yani koreografiden değer kaybı yaşandığını, bu durumun zaman zaman oyuncunun üzerinde stres yarattığını ve performans kalitesini düşürdüğünü gözlemliyorum. Oyuncunun bir kelimeyi-cümleyi nasıl tonlayacağı önemliyse, bir hareketin-gestusun nasıl yapıldığı, hareketin tavrı ve niyet tasarımının da değer kaybı olmadan tekrar edilebilmesi de o kadar önemlidir. Eser tekrar sahnelendiğinde, oyuncunun herhangi alanda değer kaybı yaşanması engellenmelidir. Sunum - sahneleme devam ederken, hareket tasarımının nitelik değerlerinin korunabilmesi için, oyuncu (lara) fiziksel çalışma koşullarının sağlanması, oyuncu (ların) sistematik olarak çalışabilmeye ihtiyacı vardır. Oyuncunun da bedeniyle, endişe-korku duymadan ‘oynayabilmeye’ ihtiyacı olduğunu duyumsuyorum.
Oyuncu bedeninin eğitilmesi, bireyin ‘yeniden öğrenme’ bakış açısını kinestetik olarak uygulayabilmesi süreklilik ihtiyacı duyan bir akıştır. Oyuncu bedeninin, sağlıklı ortam ve içeriklerle sistemsel olarak çalıştırılması, sunum süreçlerine özen gösterilmesi ihtiyacını deneyimliyor ve gözlemliyorum.
EN KÖTÜ İŞ. Yönetmen, Koreografi, Konsept ve Metin: Tuğçe Ulugün Tuna / Sanatçılar: Ahu Kınoğlu Özgür, Erdinç Anaz, Ekin Ançel, Ezgi Yaren Karademir, Erdem Kaynarca, Pınar Akyüz, Özgün Akaçça, Meriç Rakalar, Tuğçe U. Tuna (Taner Güngör, Demet Aksular) / Enstalasyon ve Müzik: Vahit Tuna, Fati Fehmiju (İntro) / Işık Tasarım: Utku Kara, Tuğçe U. Tuna / Fotoğraflar Ali Güler / Prömiyer, 20. İKSV İstanbul Tiyatro Festivali 2016